Market Dergisi okurları için epeydir “sosyal medya” odaklı yazılar yazıyorum ve bu yazıları da ağırlıklı olarak işin teknik boyutlarına ve fazlaca ayrıntılara dalarak yapmamaya özen gösteriyorum. Açıkçası bu “teknik” boyutun çok da önemli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bir şeyi “ne amaçla” yapacağınızı bilir, ayırt edebilirseniz “nasıl” yapacağınızı öğrenmek çok zor değil; yalnızca işin mekanik boyutu kalır geriye…

Hizmet üretmeye çalışan bizim gibi sektör profesyonelleri ve ajans temsilcilerinin de içinde yer aldığı bu yaldızlı “sosyal medya” döneminde, açıkça itiraf etmeli ki “sosyal medya” diye bir şey de yok!

Kulaklarınızı sağır eden, bunca “sosyal medya” laflarının ardından, bu sözlerim size şaşırtıcı gelebilir, ama gerçek olan “sosyal medya” diye bir şeyin olmadığı…

Tam da markanız için “sosyal medya” adına bir şeyler yapma heyecanı ve gayreti içine girmişken, sakın ola ki “haydaaa, nereden çıktı şimdi bu” demeyin! Ama telaşa gerek yok; hele bir dinleyin, sözümü tamamlamama müsaade edin…

Yaklaşık 10 yıldır Facebook, Twitter, Instagram, Youtube gibi araçları elimize tutuşturduk, “sosyal medya” rüzgarına kapılmış gidiyoruz. Özünde sizin başınızı döndüren, geleneksel iş yapış şeklinin beslendiği geleneksel medyanın, online medya, hadi biz buna “sosyal medya” diyelim, ama yine bir medya formuna dönüşmüş olması ve ondan güç alma telaşınız…

Bilmelisiniz ki, her şeyi alt üst eden, medyanın bir form değiştirerek taştan tuğladan bir yapıdan dijital medyaya dönüşmüş olması değil. Basılı gazeteleri etkin kullanırken, dijital medyayı etkin kullanmaya geçmeniz değil maharet bu yeni dünyada…

Sosyal medya Facebook, Twitter gibi hesaplarınızda yarattığınız harika imajlar, şaşalı laflarınız değil, ama elbette sunduğunuz ürün ve hizmetle anlattığınız hikayenin kendisi. İster geleneksel, isterse yeni formuyla dijital, teknik olarak bu hikayeyi sunamaz.

Hikayeniz, sizin bireylere(tüketicilere), topluma sunduğunuz, sunacağınız değerlerin kendisidir. Bunun içinde fikir var, buluş var, yaratıcılık var, bilgi var, duygu var, vefa var, yarar var, sevgi var ve daha var da var… Ve daha da önemli olanı bunların her aşamasında, her an, herkes var…

Kabul etmelisiniz ki artık eski dünya bitti. Biteni görebiliyoruz ama doğmakta olanı ne ekonomik, ne siyaseten, ne de kültürel olarak henüz dörtbaşı mamur biçimde tarif edebilecek düzeyde değiliz. Ama bu yerküredeki tüm birey, kurum, markalar ve toplumlar olarak hep birlikte yaratmaya, kurmaya, birbirimizi etkileme ve dönüştürmeye “real time”(anlık) olarak devam ediyoruz. Tarihin bir aşamasındayız ve sizin “bu olmakta olanın” içinde neyi gördüğünüz ve neyi yarattığınız, neye katıldığınız büyük önem taşıyor.

Döviz kurları, artan enflasyon rakamları, ürünler, hizmetler, krizden krize koşan ülkeler diyarında, doğru kararlar, doğru tercihler sizi bu yaratım sürecinde bir sonraki merhaleye taşıyacak.

Kapanan, açılan, satın alınan firmaların haberlerinden geçilmiyor değil mi; yoksa başınız mı döndü!

Ne ilginç ki bu baş döndürücü haberler içerisinde hep de teknoloji, bilişim, internet tabanlı markaların domine ettiği haberler at başı gidiyor.

Peki sizin yeriniz neresi, siz nerede duruyorsunuz? Size Facebook’ta sayfa nasıl oluşturulur, Twitter hesabı nasıl açılırı mı anlatmalıyız; yoksa komşunuz hangi ürün ve hizmetleri alıyor ve dahası nasıl alıyor, karar verirken nelerden etkileniyor, fikir ve duygu dünyası nasıl şekilleniyor, bunları mı bir an önce öğrenmenizi salık vermeli!

Bir arkadaşınız heyecanla salık veriyor, “Haydi sen de sosyal medyada yer al”. Ee peki yer al; ne yapacaksın? Bir Facebook sayfası, bir Twitter hesabı, oldu mu sana ‘sosyal medya’!…

Hıh, olmadı. Olması için tekrar dönüp komşunuza bir kez daha bakın, komşunuzun fikirlerini, hayallerini, duygularını dinleyin, görün; onların bir parçası olmayı başarabildiniz mi; evet evet, doğru yoldasınız devam edin…

Kendinizi bir anda müşterinizle kırk yıllık bir dostmuş gibi nasıl da sıkı bir muhabbetin içerisinde buldunuz değil mi! Bunu kah Facebook ile, kah Twitter ile, kah bir e-posta ile, kah bir video ile ya da yeni yetme bir zıpırın 3  ay sonra sunacağı yeni bir platformla yapmışsınız kimin umurunda!..

“Sosyal” olan “medya”nın kendisi değil, sizsiniz, ürününüz, hizmetiniz, markanız… Esas sorun bunu nasıl yapacağınız; dedik ya bir hikayeye ihtiyacınız var ve üstelik bireylerle(tüketici), toplumla birlikte yazacağınız bir hikayeye… Bu hikayeyi üstelik tek başınıza yazma şansınız da yok; binlerin, on binlerin ve bazen milyonların katıldığı büyük bir hikaye bu…

Daha buralarda değil misiniz? Evet, biliyorum, zaten onun için çalışıyor, çabalıyor, anlatıyor ve yazıyoruz… Ömrümüz vefa ederse, toz duman sona erdiğinde ortaya neyin çıktığını hep birlikte göreceğiz…

Ama oraya varana kadar siz bana yine de “sosyal medya uzmanı” deyin olur mu!

O vakit gelince nasıl olsa benim için de kulp buluruz!

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.