Markaların sosyal medyaya ilgisi ve kullanımı arttıkça “sosyal medya iletişimi” de yeni boyutlar kazanıyor. Bu yazımda ağırlıklı olarak markaların sosyal medya hesapları üzerinde yürüttükleri kampanyalar ve yarışmalar üzerine bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.

“Takipçi ve sayfa beğeni sayıları” bugün markaların sosyal medyada en çok önemsedikleri unsur… Bu, sosyal medyanın başlangıç evresinde olduğumuzun en net göstergelerinden birisi… Çünkü hala marka merkezli düşünüp, markadan müşteriye/tüketiciye doğru düşünüp hareket ediyoruz. Bu da çoğunlukla geleneksel reklam/tanıtım çalışmalarının zihni ve kültürel kodlarına denk düşüyor. Hal böyle olunca ne kadar çok takipçi, beğenen olursa markanın mesajını o kadar geniş kitleye (tüketicilere) yayacağımızı düşünüyoruz. Bu bir sorun ve bu sorunun temelinde de markaların hala yeni iletişim, yeni tüketici karar verme süreçleri ve yeni ekonomiyi algılamaktan ısrarla kaçınmalarından ya da zafiyet göstermelerinden kaynaklanıyor.  Artık her marka “tüketici merkezli” düşünmeye başlamak “zorunda”.

yarismaTüketicinin/müşterinin zihin ve ruh iklimine giren, hedef kitlesinin sorunlarına odaklanan ve onlara çözüm getirebilmek için harekete geçen (değer üreten) markalar dönemi başlamak zorunda. Önemli olan markaların bunu görüp, bu sürece uyum sağlayabilme kapasitelerinin olup olmadığı…

İş sürecinizi ve sosyal medya yönetiminizi müşteri odaklı planladığınızda, sizin Facebook, Twitter gibi sayfa ve hesaplarınızdaki takipçi/beğeni (istatistik) sayınız birincil hedef olmaz ve önem de taşımaz. “Müşteri odaklı” olmanızın yarattığı güç, bizzat sizin değil, ama taşıdığınız (temsil ettiğiniz) değerler nedeniyle sizin adınıza müşterileriniz (takipçileriniz) bu mesajlarınızı kendi çevrelerine yaymaya başlar. Bazen bu konuda siz bir çaba (mesaj oluşturma) göstermeseniz bile tüketiciler (müşteriler) sizin hakkınızda konuşmaya ve temsil ettiğiniz mesajı yaymaya başlar. Elbette bunun pozitif mi yoksa negatif mi bir mesaj olacağını sizin “özünde” temsil ettiğiniz değerler, iş yapış şekliniz belirler. Aynı zamanda “marka kültürünüz”, yani ürün ve hizmetlerinizin geleneksel ve online tüm evreniyle sahip olduğu toplam değeri, “sosyal marka” değerinizi oluşturur.

Bu nedenle, Facebook ve Twitter sayfa ve hesaplarınız üzerinde “beğeni” ve “takipçi” toplama önceliği yerine, mevcut takipçilerinize kendi çevrelerine yayma ateşi verecek güçlülükte ürün ve hizmet kalitenizi sunmanız ve bunun coşkusunu yaşatmanız hayati derecede önemli. Bunca lafı elbette boşuna etmiyorum. Sözü takipçi artırma hedefi taşıyan kampanya ve yarışmalara getirmek istiyorum. Bu son dönemde öyle bir hal aldı ki, “kampanya mirasçıları” dediğimiz bir kitlenin oluşmasına neden oldu. Evet, yanlış okumadınız, çok sayıda marka; kampanyalar, yarışmalar düzenlemeye, armağanlar dağıtmaya başlayınca bu kampanyaları takip edip markayla ilgili ilgisiz bu kampanyaların vaat ettiği armağanlardan yararlanmaya çalışan bir kitle oluştu. Ve bu kitle arık “kampanya mirasçıları” olarak adlandırılıyor. Sıklıkla sahte ikinci, üçüncü hesaplar oluşturarak da bu yarışmalara katılan kişiler, “sahte beğeniler, sahte retweetler” üreterek kampanya ve yarışmaları adeta sabote ediyorlar. Hızlı biçimde sahte beğenileri yükselten bu “kampanyacılar”, yarışmaya ilgili gösterebilecek ve kampanyayı çevresine yayabilecek (viral), markanın gerçek takipçilerini hızlıca demoralize ediyor ve hatta markadan soğutabiliyor.

Sosyal medya yöneticilerinin bu sahte girişimleri kontrol etmesi ve başlangıçtan itibaren bu sahte girişimlere izin vermeyeceğini ilan etmesi ve kampanya sonuçları açıklandığında da bunu somut olarak göstermesi bu tip kampanya ve yarışmalarda çok önemli… Eğer kampanya kontrolü sağlanabilirse “kampanyacıların” sondaki kampanyaları sabote etme ihtimali azalır. Ama her zaman için şansını deneyecek yeni “kampanya mirasçısı” adayları çıkacaktır. Önemli olan kampanya ve yarışmaları yeterli bir “kıvamda” sunabilmektir. Aralıklarla takipçilere küçük armağanlar sunmak ilgiyi canlı tutmak için yararlı olabilir. Ama kimi marka sayfa yönetimlerinin neredeyse hemen her gün yarışmalar düzenlemesi marka algısına hiçbir yarar sunmadığı gibi sayfada “kampanyacı” kitlenin akın etmesine neden olur. Bunun da markanın sosyal medya yönetiminden elde edeceği yararı sınırlar. Genel kural, kampanya ve yarışmalar genel sayfa içerik paylaşımının hiçbir koşulda yüzde 20 oranını geçmemesi yönündedir.

Yazının ilk bölümünde de anlatmaya çalıştığım gibi, sayfa ya da hesabınızı yönetirken ve içeriklerinizi belirlerken temel stratejiniz ise şu olmalı: “Markanızın değerleri neler? İşinizi nasıl yapıyorsunuz? Sizi rakibinizden farklı kılan muhteşem ve benzersiz özellikleriniz neler?”

Takipçilerinize ağırlıklı olarak bunları anlatın ve gösterin. Ama bunu yaparken bir “dayatma” tarzı olan reklam diliyle değil; belgilendirici, samimi, sahici, neşeli ve kendinize ait özgün bir üslubunuzla anlatın. Elbette arada yarışma ve kampanya yapmanızda bir sorun yok! Ama esas işinizi anlatmayı bir kenara bırakarak, takipçi istatistiklerinizden, kampanya ve yarışmalardan medet ummanın, geri dönüşüm beklemenin hiçbir alemi yok!

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.