Sosyal medya kavramı hayatımıza gireli yaklaşık 5-6 yıl oluyor. Özellikle Facebook, Youtube ve Twitter’ın popülerlik kazanmasıyla gündelik yaşamın, iş ve profesyonel hayatımızın parçası haline geldi. Kuşkusuz son yıllarda çoğalan farklı platformlarla sosyal medya araçları yaygınlaştı, bizlere online iletişim için muazzam fırsat kapıları açtı.

Sosyal medyanın derinlik kazanmasıyla 2010 yılından itibaren ise kişiler, kurumlar ve markalar yeni bir kavramla daha tanışmaya başladı: Content Marketing (İçerikle Pazarlama)…

Sosyal medya platformları kişilere ve tüketicilere ilk etapta yepyeni bir iletişim kapısını açtı ve birçok uzmanın da tanımladığı gibi “sohbet/deneyim ekonomisinin” gelişmesini sağladı. Bu süreç “yeni ekonominin” ve “yeni tüketici” ve “karar verme” süreçlerinin gelişmesine zemin hazırladı.

Sosyal medya en geniş anlamda tüm bireyleri ve onların online iletişimini anlatırken, “content marketing” ağırlıklı olarak kişi, kurum ve markaların profesyonel iş yaşamının bir parçasına dönüştü. Her birey arzu ettiği sınır ve tonda sosyal medyada yer almayı seçme özgürlüğüne sahipken, “content marketing” kurum ve markalar için olmazsa olmaz bir hal aldı.

Bugüne kadar kullanageldiğimiz konvansiyonel pazarlama iletişimden farklı olarak sosyal medya araçları ile “content marketing” sürecini yönetmek için çok güçlü bir iletişim imkanına sahibiz.

Content Marketing her ne kadar sosyal medya platformlarıyla çok daha etkin biçimde kullanma imkanına sahipken, geleneksel mecraları da kapsayıcı şekilde entegre edilmesi gerekir. Gazete, dergi, bülten gibi basılı mecraları ve radyo, TV gibi işitsel görsel mecraları da kapsamalı ve stratejik plan içerisinde hedefe odaklı biçimde kullanmalı. Önemli olan “doğru içeriği, doğru zamanlama ile doğru mecrada, doğru hedef kitleyle” buluşturabilmek. Belki 3-5 yıl içerisinde mobil devrimin dijital devrimi taçlandırmasıyla bambaşka şeyler konuşuyor olacağız ama hala geleneksel ile online arasında dengeli bir dönemden geçtiğimizi kabul etmeliyiz. İster geleneksel, isterse sosyal medya, üretilen tüm içeriğin “özgün, işlevsel ve benzersiz” olması ve elbette tüm bunların “duygusal efekt” yaratacak şekilde oluşturulması gerekiyor.

‘İLETİŞİM’ YETMEZ, ‘İLİŞKİ’YE İHTİYACINIZ VAR!

Sosyal medya ile “content marketing” arasındaki benzerlik ve farklılıklar da burada başlıyor. Sosyal medya hedef kitlenize, müşterilerinize, tüketicilere bir “iletişim” fırsatı sunarken, “content marketing” ile bu iletişim, “ilişki” şekline dönüştü, dönüşüyor, dönüşmek zorunda. Kurum ve markanın tüm değerleri hedef kitleyle kurulan “ilişkinin” parçası haline geldi, geliyor.

Hedef kitle, tüketiciler markanın, kişi ya da kurumun her şeyini merak ediyor ve bilmek istiyor; ve karar verirken “güvenmek” istiyor. Yeni tüketici ağırlıklı olarak “aklıyla” değil, “kalbiyle” karar veriyor. Bu nedenle markalar için “şeffaflık” bir tercih olmaktan çıktı, bir “zorunluluk” halini aldı.

Rekabet etmek, dikkat çekmek, başarılı olmak istiyorsanız, “content marketing” ile tüm değerlerinizi, farklılığınızı, yeri geldiğinde ücretsiz ve bazen de bedel ödeyerek sunmanız gerekiyor ve bunu iletişimin ötesine taşıyarak “ilişkiye” dönüştürmelisiniz. Bunu bir Facebook mesajıyla, Twitter paylaşımıyla Youtube kanalınızdaki bir videonuzla yapabilirsiniz. Ama “content marketing” için bu yetmez. Organik bir “deneyime” yaslanmalı ve buradan beslenmelisiniz. Sosyal medya kanallarınızdaki paylaşımlarınızın “content marketing” ve güçlü bir deneyimle desteklenmezse, olsa olsa ancak sizin online kanallardaki bir reklam çalışmanızdan öteye geçemez. Oysa yeni tüketici artık reklam ve ona bağlı olarak “dayatma” tarzı pazarlama istemiyor.

‘İÇERİK’ PAZARLAMANIN TEMEL UNSURU OLDU

O nedenle, müşteri hizmetleri temsilcinizin, sahadaki pazarlama temsilcinizin, bazen işletmenizi temsil eden bir temizlik görevlinizin hal ve hareketleri bile “içeriğinizin” ve “pazarlamanızın” parçası haline gelebilir.

Eğer yeni tüketici her an ve her yerden, her duygu ve düşüncesini hızlıca paylaşma ve yayma imkanına sahipse, kurum ve marka olarak siz de artık tüm bedeninizle ve ruhunuzla bu sürecin parçası haline geldiğinizi kavramalısınız.

Özetle, sosyal medya, “content marketing” için bize araç ve fırsatlar sunar, ama gerçek bir “içerik pazarlaması” için sosyal medyanın yanı sıra ürün ve hizmetinizle ilgili insan kaynakları, organizasyon yapısı dahil her şeyinizle yer almalısınız. Sosyal medya perdenin önüyse, “content marketing” perdenin önüyle birlikte arkasını da ihtiva eder.

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.