Teknoloji ve dijital ekosistemin son yıllardaki yıldız ismi malum Elon Musk

Musk, 1995 yılında Stanford Üniversitesi Fizik Bölümünü bıraktıktan sonra kurduğu Zip2 Corporation şirketinden bu yana onlarca girişime ya doğrudan ya da sonradan önemli yatırımcısı olarak imza attı.

Eğer teknoloji ve dijital ekosistemle ilgiliyseniz Elon Musk’ın hayat hikayesini de en azından ana hatlarıyla biliyorsunuz demektir.

Son yıllarda Tesla (2003 / elektrikli ve otonom araç üretimi) ve özellikle SpaceX (2002 / uzay araştırmaları) girişimleriyle kamuoyunda popüler hale gelse de, Solar City (2006 / Güneş enerjisi panelleri), The Boring Company (2016 / Hyperloop / Tüp içinde raylı sistem), OpenAI (2015 / Yapay zeka araştırmaları), Neuralink (2016 / İmplant ile beyin okuma) girişimleriyle de çok yakından ve heyecanla takip ediliyor. PayPal ve Stripe (online ödeme) gibi önemli girişimlerin de kurucu ortakları arasında yer aldığını anımsatmadan geçmeyelim.

Ama Elon Musk’ın yakında yeni girişimi Starlink ile çok daha fazla kamuoyu, hatta dünya gündemine geleceğini söyleyebiliriz.

Aslında Starlink, SpaceX çatısı altında hayata geçen bir proje…

Peki, Starlink ne; nasıl bir girişim?

Bilmeyenler, ya da ayrıntısına vakıf olmayanlar için özetle aktaralım…

Starlink, dünyanın yörüngesine yerleştirilecek binlerce uydu ile yerkürenin her yerine hızlı ve kesintisiz internet hizmeti ulaştırmayı hedefleyen dev bir girişim.

Yani Elon Musk’ın hedefi “küresel bir internet projesini” hayata geçirmek.

Starlink’in Youtube kanalındaki şu videodan “Starlink’in Misyonunu” ayrıntılı biçimde izleyebilirsiniz.

İlk kez 2018 yılında gündeme gelen Starlink projesi kapsamında ilk etapta SpaceX’in Falcon 9 roketleriyle yörüngeye 50 uydunun yerleştirileceği (ki Mayıs 2019’da 60 uydu yörüngeye yerleştirildi bile), uzun vadede ise yörüngeye yerleştirilecek uydu sayısının 4 bine ulaşacağı duyuruldu.

Ancak kısa süre içerisinde 12 bin uydu izni alan Starlink’in son günlerde kamuoyuna yansıyan haberlere göre uydu sayısı hedefini 42 bine yükselttiği anlaşılıyor.

“SpaceX çıldırdı” başlıklarıyla verilen haberlerde Starlink 30 bin yeni uydu için Uluslararası Telekomünikasyon Birliği‘ne (ITU) resmi başvuruda bulunduğu aktarılıyor.

Eğer ITU bu talebi onaylarsa dünyanın etrafını bir örümcek ağı gibi saracak uydu sayısı 42 bin gibi çılgın bir rakama ulaşmış olacak.

Bugüne kadar uzaya fırlatılan uydu sayısının 8 bin 52 olduğunu ve halen yörüngede 2 bin 62 uydunun aktif olarak görev yaptığını anımsatacak olursak Elon Musk’ın ne kadar büyük bir işe giriştiğini anlayabilirsiniz.

Kimi yorumcular bu kadar uyduyu yörüngeye yerleştirilmesini tehlikeli bulurken, kimileri ise bu hedefi hayalci buluyor.

Starlink bu kadar uyduyu yörüngeye yerleştirir mi, yerleştirmez mi şimdilik bilinmiyor, ama bilinen bir gerçek varsa Starlink ve benzeri bir projenin dünyanın geleceği için yaratacağı yeni “gerçeklik” olacak.

Bu gerçekliğin “görünen” ve şimdilik “görünmeyen” yüzü var.

Dünya kamuoyunun genelinin görünen yüzün cazibesine kapıldığı anlaşılıyor.

Dünyanın her yerine “kolay, hızlı ve ucuz” internet hizmeti ulaştırmak ve bu hizmetten yararlanacaklar için çok cazip bir tablo yarattığı açık.

Dünya nüfusunun neredeyse yarısının hala internete erişemediğini düşünecek olursak, hızlı ve sürekli internet bağlantısı için Afrika gibi birçok bölgedeki ülkenin karasal yatırımlar yapmasının ne kadar maliyetli ve zor olduğunu da bunun üzerine ekleyecek olursak, uydudan hızlıca interneti herkes için ulaşılabilir kılmak büyük hizmet gibi gözüküyor.

Ama “kazın ayağı öyle değil…”

Peki, “dağda, bayırda, okyanusta bile internet kullanabileceksiniz” diyen Elon Musk’ın orta ve uzun vadedeki hedefi ne?

Eğer, “Musk insanlığa hizmet etmek istiyor” diye basit bir yorumla geçiştirecek olsak, onlarca ticari girişimi hayata geçirmiş bir kişi için fazla masumane ve fantastik bir yorum olurdu.

Elons Musk, 2018 yılının başlarında SpaceX Falcon Heavy roketinin kargosunda taşıdığı Tesla Roadster spor aracının hoparlöründen yayılan David Bowie’nin şarkısının büyüsüne yerküredeki herkesi hayranlıkla ve kolayca dahil ediverdi.

Astronot görünümlü maket sürücülü Roadster ile mavi yerküreyi birlikte gösteren fotoğraflardan SpaceX’in istikametinin Mars olduğunu düşünürken, birde baktık ki meğer maruz kaldığımız bu gösteri ve görsel şov “biraz sonra” Starlink’in uydularını burnumuzun dibine (yörüngemize) yerleştirmeye başlayacak Falcon roketlerinin “kamuoyu ve basın” lansmanıymış!

O halde Elon Musk neyi hedefliyor?

Yanıtı basit aslında: Geleceğin Larry Page ve Sergey Brin’i, hatta daha ötesi olmak istiyor.

Musk, geleceğin Google’ını, hatta daha ötesini tasarlıyor…

Google, karasal dünyada yer küreyi birbirine bağlayarak, “bilgi ağının” mimarı olmayı başardı; insanlar arasındaki “bilgi akışının” ve “trafiğinin” kontrolünü sağladı.

Facebook, bu bilgi ağına “sosyallik” ile farklı bir boyut kattı.

Elon Musk’ın nasıl farklılık yaratacağını ve neye talip olduğunu anlamak için geleceğin dünyasına bakmak ve okumak gerekiyor.

2020’den itibaren hayatımıza dahil olacak 5G teknolojisi ve kuantum bilgisayarlar ile birlikte IoT (Internet of Things / Nesnelerin İnterneti) alanında çığır açıcı gelişmeler olacak.

Hayatın hemen her alanında (insan bedeni dahil) hemen her yere “sensörler” yerleştirilecek ve bu milyarlarca sensörün üreteceği “veriler” (data) insanın yaşamının her alanını ve anını yönetecek ve kontrol edecek.

Algoritmalar ve yapay zekayla birlikte insan/makine ilişkisi daha homojen, karmaşık ve entegre bir hale alacak.

Bu noktadan itibaren, evlerin, sokakların, otomobillerin (ki mutlaka uçacaklar ve otonom olacaklar), okulların, hastanelerin, buzdolaplarının, fırınların, gözlüklerin, insan bedeninin birbirine bağlandığı ve veri akışının kesintisiz hale geldiği bir dünyayı yönetecek teknolojiye, sistemlere ihtiyaç duyulacak.

İşte bu aşamada artık “her şeyin internetinden” (internet of everything) söz ediyor olacağız. Hatta ağa bağlı olmak o kadar sıradan bir şey olacak ki, “internet” sözcüğünü özel olarak kullanmaya ihtiyaç bile duymayacağız.

Bu noktaya ulaştığımızda ise “bilgiyi kontrol” etmeden “veriyi kontrol” aşamasına geçmiş olacağız. İnsanlar tarafından üretilen ve kontrol edilen “bilgi ekosisteminden”, insan/makine işbirliğiyle üretilen “veri ekosistemine” ulaşmış olacağız.

Eğer veriyi taşıyan ağı kontrol ederseniz, verinin kendisini ve akışını da kontrol eder, yönetirsiniz.

Veriyi kontrol ederseniz, veriyi nasıl işleyeceğinizi, nasıl anlamlandıracağınızı ve nasıl yön vereceğinizi de seçebilirsiniz.

Zamanla, kesintisiz veri akışının karasaldan uydulara kayacağını düşündüğünüzde neler olacağını hesap edin.

Eğer veriyi kontrol eder ve yönetirseniz geleceğin savaşlarının, ticari rekabetinin, toplumsal ve kişisel yaşamın nasıl gelişeceğini de öngörebilirsiniz.

Google’ın inşaa ettiği “bilgi ağı imparatorluğunun”, Starlink’in inşaa edeceği “veri ağı imparatorluğuyla” nasıl taçlanacağını varın siz hesap edin.

Google’ın 1997’de Yahoo ile yarışan bir “arama motoru” kimliğinden, yaklaşık 20 yılda “Youtube, Gmail, Drive, Takvim, Fotoğraflar, PlayStore, Haritalar, Çeviri, Alışveriş, Haberler, Kişiler, Blogger, Analytics, Adwords” gibi daha onlarca proje ve girişimle “bilgi ekosistemini” nasıl kontrol ettiğini kavrayınca, aynı sürecin 2030’lara gelindiğinde Starlink üzerinden “veri ekosistemiyle” devasa bir hal alacağını kestirmek zor değil.

Üstelik Google gibi dev markaların Starlink ile rekabet etmek yerine işbirliği içinde olacağını, Starlink’in öncü olarak yörüngeye 42 bin uydu yerleştirmesinden sonra başka ülke ve şirketlerinde benzer şekilde on binlerce uyduyu yörüngeye yerleştirme şansının zor olacağını (hem teknolojik hem de fiziksel kısıtlamalar nedeniyle) öngördüğümüzde, veri ağlarını kontrolde nasıl bir tekelci yapının ortaya çıkacağını düşünün.

Ayrıca, küresel ekonomik çıkar mücadeleleriyle ekonomik rekabetin çok daha fazla hukuki ve siyasi tartışmalarla birlikte insanoğlunun önüne yepyeni gerçeklikleri getirecek. “Devletler üstü” bir teknoloji ve ekonomik hegemonyayla kurulacak, yer kürenin bütününe hükmedecek bir düzende, hukuki ve siyasi olarak “ulus devletleri ve toplumlarını” ayakta tutmak mümkün olamayacak. Böylece insanlık robotlar, siborglar ve insan/makine işbirliğiyle yeni bir sosyolojik gerçeklikle birlikte tarihsel bir dönemi daha tamamyacak ve ulus devletler çağını da kapatmış olacak.

Bunun içindir ki, Harari gibi birçok düşünürün uyardığı gibi insanoğlu geleceğine “verinin” kontrolüyle ilgili vereceği karar ve uygulamasıyla yön verecek.

Tesla Roadster, Mars yolunda uzayın derinliklerinde ne haldedir bilinmez ama, Elon Musk’ın mavi yerküremizin 300 ile 550 kilometre arasında yörüngeye yerleştireceği binlerce uyduyla kuracağı ağla başımıza çorap öreceği bir gerçek.

Özetle, insanın ütopya arayışıyla distopik gerçeklik arasında sisli bir gelecek bekliyor hepimizi…

“Özgürlük ve refah” ararken, varacağımız yer “dijital diktatörlükler” olabilir…

Kim bilir, belki de tarihin bize öğrettiği gibi birey ve toplumların iradi müdahalesiyle bu durumu engelleyebilecek, değiştirebilecek tarihsel eşiği de çoktan aşmış olabiliriz.

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.