Yepyeni umutlarla hep birlikte yeni bir yıla adım attık; sağlık, mutluluk, başarı ve bol kazanç gibi nice keyifli dilek arasında…

Dilekler umut dolu olsa da, yeni yıldan ve dahi gelecekten çok büyük beklentisi olanların sayısı sanırım epey azınlıkta.

Ülkemiz ve hatta dünya son yıllarda ciddi sıkıntılardan geçiyor. Siyasi ve sosyal sorunlar, ekonomik sıkıntılar, yer küreyi sarıp sarmalamış vaziyette…

Ülkeleri öylesine bir kasvet kaplamış vaziyette ki, hangi ülkeye dokunsanız bin dert işitiyorsunuz!

Ekonomik sorunlar, gelir adaletsizlerinin derinleşmesi, sosyal sorunlar, özgürlüklerin kısıtlanması, çevresel sorunlar, yolsuzluklar, cinsiyet eşitsizlikleri, bölgesel çatışmalar, büyük artış gösteren yasal ve yasa dışı göçler teknoloji ve dijitalleşme” naraları arasında kıtalarda ve ülkelerde kol geziyor.

Geride ne “Amerikan rüyası” kaldı, ne de “Avrupa Birliği” hülyası!

Teknoloji ve dijitalleşme bitmek tükenmek bilmez bir iştahla “kârlı” yeni işler, şirketler, sektörler yaratıyor; bir taraftan bağrında milyarlarca insanı barındıran “eskiyi” yıkarken…

Altı ay önce ismi cismi bilinmeyen zıpır gençler ve şirketler servetlerine servet katarken, ülkelerdeki koca sektörleri yerle bir ediyor…

“Yıkıcı Yenilik” çağında Facebook, Youtube, Amazon, Netflix, Alibaba, Uber, Airbnb, Yemek Sepeti ve daha binlercesi geleneksel sektörleri çökertiyor.

Bir yazılım ya da mobil uygulama milyonlarca insanın yaşamını neredeyse bedelsiz olarak kolaylaştırırken, aynı anda, aynı kişilerin on yıllardır geçimlerini sağladıkları mesleklerini ellerinden alıyor…

ABD, İngiltere, Brezilya, Portekiz, Fransa, Hindistan, Çin, Tayvan, Nijerya, Türkiye, Rusya ya da Avustralya; neresi olursa olsun insanlar on binler halinde işlerini kaybediyor; bundan sonra ne iş yapacaklarını bilemeden!

Üstelik Facebook, Netflix, Airbnb’nin kolları her yere uzanırken ne Fransız olmaları önemli, ne de bir Senegalli… İnsanlar kitlesel olarak işlerini kaybediyor; çoğu bir daha işlerine, eski mesleklerine, eski statülerine, eski konforlarına, eski neşelerine, eski mutluluklarına geri dönmemek üzere…

Bakmayın siz, hükümetlerin, siyasi liderlerin yaldızlı vaatlerine, umut ve gülücük dağıtmalarına… Eskiyi bir daha geri getirme şansları hiç yok.

Olsaydı Fransa’da sarı yelekliler yollara dökülmez, Macron bir yılda tarumar olmazdı!

Onlar “eskinin” liderleri ve siyasi temsilcileri… Tarih, onlara henüz veda töreni düzenlememiş olsa da tek bilinmeyen gittikçe yaklaşan bu törenin hangi tarih ve günde gerçekleşeceği…

“Yenin” ise ticari kolları ve ruhu çoktandır ülkeleri sarıp sarmalamış olmasına karşın, toplumlara bugünlerde yalnızca gam ve kasavet sunmaktan başka çözümü yok.

Parıltılı törenler, şölenler eşliğinde “endüstri 4.0, yapay zeka, nesnelerin interneti, robotlar, blockchain” paldır küldür günlük hayatımıza girerken, mevcut siyasetin çözüm üretme mecali kapının önüne konulan yüz milyonların beslenme, barınma, sağlık sorunlarına çözüm bulmaya yetmiyor.

“Makineler öğrenirken”, insanlar unutuluyor; sanki yaşamın doğal bir akışıymış gibi, her şey normalmiş gibi… Sanki, dünyanın ve insanın varlığı yalnızca şirketlerin “verimlilik ve karlarından” ibaretmiş gibi.

Apple, Amazon, Google, Facebook, Alibaba, Huawei ya da bir başkası büyüdükçe, hangi ülkenin “yurttaşı” olursa olsun, insanlar eşit hak ve koşullarda “yoksullaşıyor”

“Gelir”, az sayıda “platformların” eline geçerken, “servet” sınırlı sayıda insanın(grubun) elinde toplanıyor, “yoksunlukta” insanoğlu küreselleşirken…

Teknoloji ve dijitalleşmenin, “ne kadar daha az insanla, ne kadar daha çok şey yapılacağını” ve şirketlerin nasıl daha büyük karlar edebileceğini vaaz eden ayin törenleri süre dursun, ulus, ülke ve sınır tanımaksızın büyüyen işsizler yığınının hangi gelirle şirketlerin bu karlarının büyütücüsü olacaklarına kimse yanıt veremiyor.

Teknolojik yenilik yıkıcı bir biçimde insanları yaşamın bir kenarına atıyor. Harari’nin dediği gibi yapay zeka, robotlar ve makineler karşısında ekonomik değeri kalmayan “gereksizler sınıfı”, milyarlarla birlikte “ulus, din, cinsiyet” fark etmeksizin eşit koşullarda, eşit derecede doğuyor.

X, Y, Z fark etmez; hangi kuşak olursa olsun, bu tarih hep birlikte yaşanıyor. “Gereksizler sınıfı” büyüdükçe ülkelerin sokaklarını yeni bir öfke dalgası kaplıyor. Bu öfke dalgasını yöneten “eskinin siyasetçileri”, çözümü gelir ve servetin adaletli dağıtımını bulacak mekanizmaları üretmek yerine, öfkeyi “ötekileştiriyor”. Bir anda işsizliğin nedeni ırkçılığa, yabancı düşmanlığına dönüşüyor.

Uygarlık ve yüzlerce yıla yayılmış medeniyet, dijital ağlar arasında kaybolup gidiyor; yapay zeka yükselirken insan zekası tarumar oluyor. İnsan, insanlığını kaybediyor.

“Gereksizler sınıfının” adayı milyonlar ekonomik değerini kaybederken, kolay kolay pes etmeyeceklerini göstererek, insani ve toplumsal değerlerini haykırmak için bugünlerde tarih sahnesinin kapısını çalıyor.

Teknoloji ve dijitalleşme insana vaat ettiği ekonomik refahı eşitçe dağıtamadan eski siyasi ve hukuki sistemin bağrında kök salıyor, taa ki kabına sığamayıp yeni siyasi ve hukuki sistemi doğruna kadar. Hep birlikte hem oyuncusu, hem de tanığı olarak bu süreci tasarımlıyoruz.

Tek bilmediğimiz bu doğumun ne zaman ve nasıl gerçekleşeceği…

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.