Başlık size belki şaşırtıcı gelebilir. “Podcaste yeni başlıyoruz; birçok insan daha podcasti bilmiyor ki, 2030’daki podcastti anlatıyorsun” diyebilirsiniz.

Böyle düşünüyorsanız, sizi yadırgamam. Ama bir podcast severseniz yine de yazının sonunu  beklemenizi öneririm. Belki de podcaste dair önümüzdeki 10 yıla ilişkin öngörülerim, bu fütüristik analiz, size yeni bir bakış açışı katabilir. Podcastin geleceğini birlikte düşünme, analiz etme şansı yakalayabiliriz.

Bu yazıda öngörülerimi 3 başlık altında toplayacağım. Birincisi teknoloji, ikincisi dinleyici (kullanıcı/tüketici), üçüncüsü ise üretici (yayıncı/geliştirici/podcaster) boyutu olacak.

Bu üç unsurun da zaman içerisinde birbirini etkileyen, tetikleyen bir yapı içerisinde evrileceğini düşünüyorum.

O zaman 10 yıllık yolculuğa teknoloji ile başlayabiliriz.

Teknoloji: Hız, Ağ, Yapay Zeka

Podcastin hayatımıza dahil olmasını sağlayan teknoloji, 3G’nin 2002’de ABD’de, 2003 yılında da Avrupa’da kullanılmaya başlanması oldu. Türkiye’de 2009 yılında hayatımıza dahil olan 3G’nin getirdiği en büyük yenilik geniş alanda kablosuz telefon görüşmeleri, görüntülü aramalar ve kablosuz veri aktarımını sağlaması oldu.

3G ile birlikte telefon bir “ses/telefon görüşmesi” aracı olmaktan çıkarak veri odaklı bir teknolojiye dönüştü.

Aynı yıllarda yaygınlaşmaya başlayan bloglarla birlikte Dave Winer tarafından geliştirilen RSS (Really Simple Syndication) feed teknolojisi bloglarda ses dosyalarının kullanımının önünü açtı.

2003 yılından itibaren RSS feed kullanımıyla ses dosyalarının (özellikle mp3 formatında) otomatik olarak indirilip taşınabilir müzik çalarlarda kullanılmasını çok hızlı biçimde yaygınlaştırdı.

Podcasting’in doğuşunu sağlayan adım ise Adam Curry’nin yazdığı iPodder isimli program oldu. İPodder, RSS feed yardımıyla indirilen ses dosyalarının Apple’ın geliştirdiği ve o dönem çok ses getiren müzik çaları iPod’lara senkronize edilmesini, yani otomatik olarak aktarılmasını sağladı.

12 Şubat 2004’te Ben Hammersley The Guardian’da yayınladığı makalede iPod’tan esinlenerek, pod ve broadcast (yayın) sözcüğüyle bütünleştirdi ve Podcast kavramını ilk kez kullandı.

2005 yılında Apple iTunes güncellemesinde podcast desteği sağlayınca, podcastin teknolojik ve popülerlik yolunda önü iyice açılmış oldu.

3G’nin yarattığı ivme, RSS teknolojinin sunduğu altyapının üzerine 2007 yılında Steve Jobs’un tanıttığı ve devrim etkisi yaratan iPhone ile birlikte birkaç yıl önce temelleri atılmış olan podcastin gelişiminin önündeki tüm kapıları sonuna kadar açtı.

2009 yılında kullanılmaya başlanan 4G’nin sunduğu “hız ve daha geniş kaplama alanıyla” birlikte podcastin teknolojik altyapı ihtiyaçları önemli ölçüde çözülmüş oldu.

Son 10 yılda podcasting ağırlıklı olarak “içerik ve yayın formatlarının geliştirilmesi, bunlara bağlı olarak kullanıcı alışkanlıklarının ve kültürel değişimin gelişmesi” yönünde ilerledi.

2020 itibariyle teknolojik olarak yeni bir eşikteyiz. Mayıs 2020’de İsveç, 5G baz istasyonlarını devreye alan ve kullanmaya başlayan ilk ülke olarak tarihe geçti.

5G’nin getireceği yeni teknolojiyle veri hızı bugünkünün en az 10 katına çıkacak ve 2 saatlik bir filmi 3 saniyede indirilebilecek. 5G aynı zamanda daha istikrarlı bir bağlantı ve 4G’nin onda biri kadar düşük gecikme süresi sunacak.

5G ağının 2025’e kadar Dünya nüfusunun yarısına ulaşması bekleniyor.

Karasal 5G teknolojisinin yanı sıra Elon Musk’ın şirketi SpaceX bünyesinde kurulan Starlink son iki yıldır alçak yörüngeye yüzlerce uydu yerleştirmeye başladı. 2024’e kadar 5 bin, uzun vadede 42 bin uyduyu Dünya yörüngesine yerleştirmeyi planlayan Starlink, yüksek hızda ve ucuz fiyatlarla Dünya’ya internet sunmayı vaad ediyor. Aynı zamanda ister okyanusun ortasında, isterse dağın zirvesinde herkese kesintisiz internete erişimi sunmakta da iddialı olan Starlink’i Elon Musk bu yıl içerisinde devreye almayı hedefliyor.

4G teknolojisi, son 10 yıl içerisinde geleneksel radyo ve ses yayıncılığının podcasting’e taşınması, podcast yayın formatlarının gelişmesine zemin oluşturdu. 4G, podcast’in çocukluk çağına benzetilecek olursa 5G, önümüzdeki 10 yılda ustalık çağına zemin oluşturacak.

5G iki önemli teknolojik sürecin hızlanmasını ve yaygınlaşmasını destekleyecek. Bunlardan birisi “IoT (nesnelerin interneti)”, öteki ise “yapay zeka” olacak.

IoT tarafında sensörlerle cihazlar birbirine bağlanacak ve kesintisiz bir ağ yapısına geçilecek. 5G cihazların birbirine bağlı kalmasına ve veri akışının kesintisiz hale gelmesine imkan tanıyacak.

Otomobilimiz (araçlar), evimiz (akıllı ev), giyilebilir kıyafetler (gözlük, saat vb.), daha geniş bir halkada “akıllı şehir” ile ağdan hiçbir zaman kopmadan kesintisiz bir biçimde bağlı ve mobil hale geleceğiz. Bu durumda özel olarak “internet” sözcüğünden bile söz etmek belki gereksizleşecek.

Podcastleri özel olarak durdurmadığımız sürece, farklı cihaz entegrasyonlarıyla birlikte kesintisiz biçimde dinleyebileceğiz, sunabileceğiz, katılabileceğiz.

Yine yapay zeka teknolojisindeki yeni gelişmeler podcasting önünde yepyeni pencereler açacak. Metin analizi, yüz tanıma teknolojilerinde yapay zeka yol kat etmiş olsa da, ses alanında henüz istenen noktadan çok uzaktayız.

Ancak Doğal Dil İşleme (NLP- Natural Language Processing) alanında yapay zeka teknolojisinin ilerlemesiyle özellikle 2025 – 2030 arasında çok hızlı gelişmelere tanıklık edeceğiz.

Yapay zeka halen metinleri “beğendiğiniz ses formatıyla” podcast haline getirebiliyor. Bunu https://play.ht benzeri çok sayıda uygulamada görebiliyoruz.

NLP alanındaki ilerlemelerle bir sonraki aşamada yayınladığınız podcast hangi dilde olursa olsun, aynı içerik farklı dillere anında ve muhtemelen sizin ses özelliklerinizle yayınlanabilecek.

Hemen devamında yapay zeka belirli alan ve konularda podcast hazırlayıp sunabilecek, yayınlayabilecek. Kişisel sanal asistanlar ile (Apple Siri, Amazon Alexa, Samsung Bixby, Google Asistan gibi) ile home asistanlar (Amazon Echo, Google Home gibi) entegre biçimde podastleri sesli olarak arayıp bulup dinleyebileceğiz.

İş o derece gelişecek ki, yapay zekadan kişiselleştirilmiş podcastler hazırlamasını isteyebileceğiz. Araştırdığımız, merak ettiğimiz “konu, tema” kapsamında yapay zeka ilgili podcast içeriklerini “bulup, birleştirip” kişiye özel yeni bir podcast oluşturabilecek.

2030’a kadar “ses” ile birlikte “video/görüntü” alanında da çok hızlı ilerleme olacak. Büyük olasılıkla 5G, IoT ve yapay zeka teknolojisiyle iletişim süreçlerinde “ses ve video” esnek bir yapıda kullanılabilir hale gelecek.

Sanal gerçeklik ile artırılmış gerçeklik uygulamalarının da yaygınlaşmasıyla birlikte bugün bildiğimiz anlamdaki podcast formatının ötesine geçmiş olacağız. Ses ve videonun entegre olduğu, yapay zekanın derinlik kattığı, anlık geçişlerin mümkün hale geldiği, hibrit bir yapıya geçeceğiz. Sanal ve artırılmış gerçeklik ile desteklenmiş, kesintisiz bir ağ altyapısı içerisinde istediğimiz an ses ve video arasında geçişler yaparak, istediğimiz içeriklere ulaşabileceğiz.

Bu aşamaya ulaştığımızda kullandığımız format ve içerikler çerçevesinde podcast kavramını yenilememiz, genişletmemiz, yeni tanımları oluşmamız gerekebilir.

Teknoloji başlığı altında son olarak blockchain (blokzincir) teknolojisine de değinmemiz gerekiyor. Hemen her sektörde yaşanacağı gibi blockchain ile birlikte podcast yayıncılığı daha güvenli hale geleceği gibi “telif hakkı, sözleşmeler ve ödeme sistemleri” gibi konuları da etkili biçimde çözecek.

Dinleyici: Kişiselleştirilmiş İçerik

Geleceği, geleceğin koşulları içerisinde düşünebiliriz. Yeni ekosistem, yeni Dünya, kendi kurumları, yapıları, koşulları ve kültürü içerisinde yükselecek.

Eski nesil şirket ve kurumsal yapıların son 10 yılda hızlanan çöküşü önümüzdeki 10 yıl içerisinde tufana dönüşerek genişleyecek ve derinleşecek.

Çok az sayıda şirket ve kurum dijital dönüşümü” başaracak. Yeni nesil start-up’lar hemen tüm sektörlerde ve iş alanlarında egemen haline gelecek.

E-öğrenme, şirketler ve kurumların sürekli yenilenme ihtiyacı iletişim kanallarının daha etkin kullanılmasını destekleyecek. Bu yöndeki beklentiyi karşılayacak en temel araçlar “ses ve video” temelli gerçekleşecek.

Bugün şirket ve kurumlar içinde kültürel direnç ve eski alışkanlıklar nedeniyle dijital dönüşüme uyum sağlamakta zorlanan çalışanlar ve profesyonellerin yerini Z kuşağı (2000 sonrası doğanlar) ve Alfa Kuşağı (2010 sonrası doğanlar) alacak.

Podcasti anlamak ve dinlemekte zorlanan X ve Y kuşağının yerine, zaten podcastin içinde doğup büyüyen Z ve Alfa kuşağı 2030 yılının aktif podcast dinleyicisi ve üreticisi haline gelecek. Ayrıca bir kültürel değişim geliştirmelerine gerek kalmadan yeni iletişim sürecinin aktif katılımcısı olacaklar.

Bu kuşaklar çevreye, sosyal ve siyasi konulara duyarlı, etik değerlere bağlı olacaklar. Dayatma ve yukardan gelen direktifler yerine katılımlarına açık, hassasiyetlerini gözeten, öğrenme süreçlerini destekleyen içerikler giderek yükselecek.

“Bilgi ve duyguyu” yukardan servis eden değil ama “bilgi ve duyguyu birlikte tasarımlayan” içerikler heyecan yaratacak ve ilgi çekecek.

Makineler, robotlar ve yapay zeka üretim süreçlerinde daha fazla yer aldıkça zamanla istihdamın yapıyı değişecek. “Mobil ve minimalist yaşamdaha da belirginleşecek. Çalışma gün ve saatleri azaldıkça, yaşamı algılama ve değer akışları farklılaşacak.

Yaşamın her alanına temas eden “fayda” odaklı içeriklere yönelik ilgi artacak. Dijital aktivizm ve dijital protest kültür yükselmeye devam edecek. Podcast içerikleri ve yeni format biçimleri bu yükselişten etkilenecek.

Üretici: Podcast Yükselen Mecra Olacak

Teknoloji geliştikçe ve online ağ kesintisiz yapıya doğru evrildikçe “dinleyici” tabanı ve talebinin gelişmesine bağlı olarak “üretici” tarafı da hızla gelişecek ve yaygınlık kazanacak.

Dijital ekosistem kendi kavram, araç ve çözümleriyle iletişim yapısını da inşa edecek, yaygınlaştıracak.

Eğlence amaçlı popüler podcast üreticilerinin yanı sıra “bilgi” ve “gelişim” odaklı bireysel ve kurumsal podcast yayıncılarının sayısı da hızla artacak.

“Akıllı araçlar”, “akıllı evler”, “akıllı şehirler” ile birlikte podcast gibi yeni nesil iletişim ve medya araçları da akıllanacak. Çok sayıda kurum, kuruluş ve şirket podcastin gücünü keşfedecek ve iletişim, pazarlama süreçlerine dahil edecek.

Hedef kitlelerle (tüketici, müşteri, üye, öğrenci, veli, bayi, çalışan vb.) doğrudan bağlantı, iletişim kurmak için podcast muhteşem fırsatlar sunacak. Her kurumun kendi içerisinde podcast kanalları, formatları olacak. Kurum içi eğitimler için podcastlerden yararlanılacak; çalışanlar, üyeler, bayiler podcastler aracılığıyla eğitilecek, bilgilendirilecek.

Nasıl ki Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal ağlar herkesi medya/içerik üreticisine dönüştürdü, Spotify, Google Podcast, Apple Podcast gibi platformlar da isteyen herkesi podcast yayıncısı/üretici haline getirecek.

2020 itibariyle geleneksel medya yapılarının (gazete, radyo, TV vb.) çöktüğünü, yerini yeni nesil medya yapılarının (haber siteleri, sosyal medya vb.) aldığını söylemek yanlış olmaz.

Önümüzdeki 10 yıl içerisinde dijital medya yapılarında da değişim gözlemleyeceğiz. Ağ ekonomisi yaygınlık ve derinlik kazandıkça dijital tarafta da “merkezi” yapılar gerileyerek, çok merkezli, dağınık bir iletişim ve medya yapısı oluşacak. Bu süreci, bireysel ve kurumsal “ihtiyaç, beklenti, talep” gibi etkenler şekillendirecek.

2030’da bu yöndeki gelişimi insan ile yapay zekanın birlikte, işbirliği halinde inşa ettiğini göreceğiz.

Bu aşamaya ulaştığımızda podcast ve diğer dijital iletişim ihtiyaçları için teknoloji bir kısıt olmaktan çıkacak, esas potansiyeli “bireysel ve kurumsal kapasite, yetenek, hayal gücü, etik, değer sunumu” gibi unsurlar belirleyecek.

Teknoloji imkan tanıdıkça zamanla hem video hem de ses tarafında (podcast) canlı yayın ve akışların yaygınlaştığını göreceğiz. Video tarafında (Youtube, Facebook gibi) halen mevcut olan canlı yayın özelliğini podcast canlı yayınları”nda da göreceğiz. Yayıncının formatı, isteği ve iznine bağlı olarak anlık olarak dinleyici de yayınlara katılabilecek.

Sonuç: Harekete Geçme Zamanı

Özetle, 2030’da podcast, bugün bildiğimiz, anladığımız anlamda bir podcast olmayacak. Teknolojisi, dinleyicisi ve üreticisi “gelişmiş ve değişmiş” olacak. Bireysel ihtiyaçlar, kurumsal değişimler, yeni ekosistemin şekillendireceği yaşam ve kültürel değerler, bu gelişim ve değişimin niteliğini belirleyecek. Bu nitelikleri bugünden yüzde 100 tahmin etmemiz, öngörmemiz çok zor. Ama kesin olarak bildiğimiz bir gerçeklik varsa önümüzdeki 10 yıl “ses ve videonun” yaşamımızın odağında olacağı, iletişimin geleceğini belirleyeceğidir.

O halde, podcast üzerine bugün hem bireysel, hem de kurumsal olarak daha fazla düşünme ve harekete geçme zamanıdır.

(Bu yazı ilk olarak Türkiye’nin podcast dergisi PodioMag’in 2. sayısında yayınlandı.)

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.