Kimse bilmiyor… Elbette Elon Musk’ın dışında…
Evet, hepimiz biliyoruz, tam bir Twitter müdavimi.
Tweet atmayı, yazdıklarıyla sağa sola sataşmayı, hatta hızını alamayıp ağzına geleni saydırmayı seviyor…
Sıradan bir Twitter kullanıcısına da laf yetiştiriyor, devlet başkanları, ülke liderleri, bakanlarla da ağız dalaşına giriyor; özgürlüğünün coşkun seliyle ayar veriyor…
Sözün en keskinini de esirgemiyor…
Bir yandan Bolivya’da darbeyi desteklediğini açık açık söylemekten de çekinmiyor, diğer yandan ifade özgürlüğünün küresel “havarisi” olmaya da soyunuyor. Öylesine özgür yani…
Yoldan geçene de tarif veriyor, Ukrayna-Rusya savaşını bitirmek için de yön tayin ediyor.
Hem teknoloji dâhisi, hem Mars’ın imparatoru, hem de ekonomiyle siyasetin ustası…
Bu “bıçkın tekno delikanlı” haliyle etrafında topladığı milyonlarca fan’ını mest ediyor. Haliyle “hastası” da, seveni de, kızanı da, hatta “nefret edeni” de çok…
Hâsılı biz ölümlüler vademizi doldururken Twitter’daki sınırsız özgürlüğüyle “ağam herkesle eğleniyor.”
…da şimdi bu cümbüş içinde 44 milyar doları basarak Twitter’ı neden aldı?
Kendisi de söylüyor, “Para kazanmak için Twitter’ı satın almadım.”
Okudunuz, izlediniz, duydunuz, para kazanmadığını bildikleri ve kazanma ihtimali de ufukta gözükmediği için binlerce Twitter hissedarı yana yakıla satışın tamamlanması için Musk’ın ve Twitter yönetiminin kapısında yattı.
Nihayetinde Twitter’ın anahtarı Elon Musk’a teslim edildi.
Tamam da Musk, Twitter’ı neden aldı?
Tweet atmayı çok sevdiği için mi? Twitter merkezinde makam odasına oturup “Tweet Şefi” olmak için mi? Sınırsız ifade özgürlüğü için mi? O çok sevdiği Donald Trump’ın hesabını yeniden açmak için mi?
Bunlara inanmak için ya başkaca hiçbir şeyi göremeyecek kadar Elon Musk meftunlarından ya da “cehalet şerbetinden” epey içmiş olmalısınız.
Peki, o zaman neden, neden, neden?
Para saçmaktan, borca batağa girmekten zevk almıyorsa Elon Musk’ın Twitter’ı satın almasının en az bir nedeni olması gerekir?
Belki de birden fazla nedeni var…
Bunu en iyi Musk biliyor.
Biz fanilerin kulağına fısıldamasa da ve esas niyetini açık etmese de “dâhinin” endamına bakıp, tüm merak duygularımızla neden aldığını yine de öngörebilir, yorumlayabiliriz…
Olup bitene bakmak, öngörmekte hepimize biraz ışık tutabilir… İşte olasılıklar…
Bir, medya sahibi olmak istiyor
En naifinden başlayalım; bir medya sahibi olmak istiyor. Meta (Facebook, Instagram), Alphabet (Google, Youtube) Amazon (Amazon Prime, Washington Post), Apple (iTunes, Apple Music, Apple Podcascats) gibi dev markalar kendi dijital medyalarına sahipken, Elon Musk, 110 milyonu aşan Twitter topluluğuyla dışardan idare etmek zorunda kalıyordu. Ya sıfırdan X.com’u bir sosyal medya platformuna dönüştürecekti (ki bir noktaya getirmenin Donald Trump’ın Truth Social deneyiminden çok zor ve zaman kaybettirici olduğunu gördü), ya da hazır bir markayı alacaktı. O, ikincisini seçti.
Artık O’nun da “etinden sütünden” yararlanacağı bir sosyal medyası var…
İki, daha fazla veriye ulaşmak istiyor
Twitter’ın toplam 350 milyon civarında kullanıcı var; bunun 230 milyonu aktif günlük kullanıcı. Facebook, Instagram, Youtube gibi markalarla karşılaştırıldığında daha küçük bir topluluğa sahip. Ancak küresel konumu, yaygınlığı ve sahip olduğu etkiyle üye sayısından daha fazla bir gücü temsil ediyor.
Elon Musk, SpaceX (uzay araştırmaları), Starlink (uydu internet), Tesla (otomotiv), The Boring Company (ulaşım) Neuralink (beyin araştırmaları), OpenAI (yapay zeka), SolarCity (güneş enerjisi) gibi şirketleriyle ciddi bir büyüme gösterdi. Bu markalar kendi içlerinde bir gelişim gösterseler de tek tek ya da bir bütün olarak kullanıcı ya da tüketici bazında sahip oldukları “veriler” oldukça sınırlı. Eğer kesintisiz bir ağ dünyası ve toplumuna doğru gidiyorsak, küresel düzeyde en geniş topluluğa ulaşacak ve onların sağlayacağı verilere güncel biçimde erişecek bir kanala, platforma ihtiyacı vardı.
Starlink uydu internet projesiyle milyonlarca kişiye ulaşacak devasa bir marka oluşturmaya başladı ama yaygınlık kazanması ve bir güce ulaşması için en az 8 – 10 yıla ihtiyacı var. Oysa acımasız bir teknoloji kapitalizmi döneminde bu süreyi beklemesi mümkün değildi. Şimdi bu “veri akışı” açığını Twitter ve etrafında öreceği ekosistemle kapatmayı hedefliyor.
Saf gözlerle bakınca Elon Musk’ın ifade özgürlüğü naraları çok sevimli gözükebilir; ama O’nun için önemli olan ari anlamda ifade özgürlüğünün bizzat kendisi değil, daha geniş bir topluluğu bir araya getirebilmek; çünkü daha büyük topluluk, daha fazla veri demek.
Şu anda teslim aldığı Twitter’ın konumu ve sahip olduğu teknoloji onun için bir başlangıç noktası. Bizi ifade özgürlüğü rüyalarına yatırırken, birde bakacağız, ifade ve özgürlük adına geriye Twitter çalışanını kovduktan sonra yazdığı küfürlü mesajları kalmış!
Üç, küresel bir gücü elinde bulundurmak istiyor
Eğer Elon Musk, basiretli bir tüccar gibi Twitter’ın ticari faaliyetlerinden para kazanmayı hedeflemeyecekse, Twitter’ın sağlayacağı dolaylı yararlarla para kazanmak istiyor demektir.
Düşünün şimdi, Tesla araçlarını hemen tüm ülkelerde satmak istiyorsunuz, Hyperloop (yeni nesil rayötesi yer altı ulaşımı) sistemini aynı şekilde, SolarCity ürünlerini, Starlink uydu aboneliklerini dünyaya yaymak istiyorsunuz. Ama istediğiniz ülkelere ve pazarlarına girmek için önünüzde engeller var. Ya da kendi istediğiniz koşullarla o ülke pazarlarına girmek istiyorsunuz. Hani, elinizin altında Twitter gibi bir “siyasi güç” olsa fena olmaz mı?
Son 10 yılda Twitter’ın birçok ülkede gündem belirlediğini, toplumsal ve siyasi hareketleri yönlendirici bir güce dönüştüğünü hep birlikte gördük. Şimdi diyelim ki, X ülke pazarına girmek istiyorsunuz ve ama istediğiniz cazip koşullarla size kapılar açılmıyor; ama elinizde Twitter gibi bir güç varsa artık, üç vakte telefonunuzun çalmasını bekleyebilirsiniz. O ülkedeki siyasi tablo, aktörler ve gerçeklik ne olursa olsun. O’nu niye ilgilendirsin ki!
“Yok canım daha neler, Elon delikanlı çocuktur, yapmaz öyle şeyler. Zaten hep ifade özgürlüğü falan filan da diyor” diyecekseniz, biz zaten Facebook’un kurucu Mark Zuckerberg’ten “şerbetliyiz.” İsterseniz Zuckerberg’ün en yakınında çalışmış eski yöneticilerine bağlayalım sizi. Kullanıcı verilerini nasıl sattıklarını, birçok ülke yönetimlerinin siyasi manipülasyonlarına nasıl alet olduklarını tek tek anlatsınlar size.
Twitter’a gelinceye kadar, Elon Musk’ın 3-4 yıldır dünya yörüngesine yerleştirdiği ve henüz sınırlı kapasiteyle çalışan Starlink uydularıyla yaptıklarına bakmak, yakında Twitter ile neler yapabileceğinin de emaresi gibi.
Ukrayna ve İran’a gönderdiği Starlink uydu setleri ve bu ülkelerin semalarına diktiği uydular sakın bir demo çalışma olmasın? Efendim, duyamadım! “Onları Musk bağımsızlık, özgürlük, demokrasi için göndermişti” mi dediniz. Hani şu Bolivya’da Evo Morales’i askeri darbeyle devirdiklerini göğsünü gere gere savunan Musk’tan söz ediyorsunuz değil mi?
“Benimle iyi geçinin, her an uyduları sizin tepenize de dikebilirim. Bakın, yaptım, yine yaparım. Yarın sizin de başınıza gelebilir” mesajı olmasın bu…
Kim bilir, şu anda hangi ülkelerin liderleri gözlerinde ışıldı, içlerinde bir kıpırtı, ellerini ovuşturarak Elon Musk’a kutlama mesajları gönderiyordur. Donald Trump ile çoktan coşkulu kucaklaşma faslı gerçekleşti bile. Neydi o Jack Dorsey duvarı öyle!
Eğer Tesla’ya milyarlarca dolar kazandıracaksa, yaratacağı dolaylı etkiyle vergi ve yatırım avantajları getirecekse varsın Twitter para kazanmasın!
Dört, Twitter’ı susturmak istiyor
Evet, yanlış okumadınız Twitter’ı susturmak istiyor. Üstelik bunu bir “şenlik” içinde yapıyor. Twitter’ı tam bir ifade özgürlüğü platformuna dönüştürecekmiş. Düşünün açık şiddet çağrıları, ırkçılık yapanların da özgürce fink attığı bir Twitter meydanı… Ne özgürlük değil mi?
Elon Musk’ın ABD’de Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında safını Cumhuriyetçiler yanında tuttuğunu herkes biliyor. Demokratlardan ve liberallerden hiç hoşlanmıyor ve 2020 seçimleri sıranda da tercihini hiç saklamadı zaten.
Şu tesadüfe bakın ki tam da ABD’de Kasım 2022’de yapılacak ara seçimler öncesi Twitter’ı satın aldı ve anlaşmanın imzası kurumadan Twitter’ın neredeyse tüm üst düzey yöneticilerini kovdu. Acelesi olduğu belli. Yakında kimisi aleni, kimisi de Twitter algoritmasının alacağı yeni halleri analiz edecek çalışmalarla neler olup biteceğini göreceğiz. Twitter verilerinin kimlere nasıl servis edileceğini, hangi manipülasyonlarda kullanıldığını faş edecek yöneticilerle karşılaşma ihtimalimiz bir hayli fazla.
Twitter, Meta ve Google’a göre bugüne kadar “ifade özgürlüğü” anlamında göreceli olarak daha dengeli ve özgür bir alan sundu; bazı etik değerleri savundu ve dahası korudu. Şimdi Elon Musk, Twitter’ın tüm hisselerini alarak ve borsaya kote olmaktan da çıkartarak tam özel ve özerk bir şirkete dönüştürmeyi hedefliyor. Kimsenin hesap soramayacağı, istediği gibi kullanacağı bir araca dönüştürmek istiyor.
Dünya tarihinin ilk tekno-otokratı
Bu öngörülerin zihninizdeki taşları biraz yerli yerine oturttuğunu umut ediyorum.
Twitter, Elon Musk imparatorluğunun (sakın ha Mars falan değil, bizatihi Dünya) emsalsiz bir mücevheri olmaya aday gözüküyor. Aylar önce ‘Mars İmparatoru’ ilanını Twitter’da tebessümle karşılayanlar yakında Dünya imparatorluğu yolunda döşediği taşların üzerinden geçince “teknoloji rüyasından” uyanabilir.
SpaceX’in Falcon Heavy roketlerinin biri iniyor biri kalkıyor, Starlink uydularını mavi kürenin etrafına örüyor; Tesla’nın elektrikli ve otonom araçları Dünya yollarına yayılmak için gaza bastı basacak; Neuralink bilgisayar ile beynimizi birbirine bağlamak üzere, başka hangi organlarımızda filiz verecek şimdilik bilmiyoruz; Open AI yapay zekâ teknolojisi tüm sektörlerde ve alanlarda ortak bir zemin olma yolunda ilerliyor. Daha birkaç hafta önce duyurduğu Dall-E teknolojisi ilgili herkesin oyuncağına dönüştü bile.
Özellikle Starlink uydu internet projesinin zemin (tekel) oluşturmasıyla birlikte devasa bir küresel ekosisteme hükmedeceği ve insanlığı yeni bir kritik eşiğe taşıyacağının belirtileri çoktan gözüktü…
Elon Musk kontrol edilemez bir hız ve güçle insanlık tarihinin ilk “tekno-otokratı” olma yolunda ilerliyor. Teknoloji büyüsünün ardına gizlenen “küresel kudreti” önüne çıkan her engeli yıkıyor. Teknoloji kapitalizminin ona açtığı kapı ve sağladığı sermaye, regülasyonsuz bir alanda istediği gibi hareket etmesine imkân tanıyor.
Bugüne kadar arkasında duran, açık ya da örtülü desteğini esirgemeyen ABD yönetimi ile bile güç gösterisine girişmekten, rest çekmekten çekinmiyor. Rusya konusunda özerk tutum sergilemekten, Starlink’i kesme tehdidinde bulunmaktan imtina etmiyor. O kadar ürpertici bir çizgide ilerliyor ki, Biden yönetimi, Twitter ve Starlink uydu ağı da dahil olmak üzere Elon Musk’ın bazı girişimlerini ulusal güvenlik incelemelerine tabi tutması gerekip gerekmediğini tartışıyor.
Bunu kendisinde hak gören, buna kaynaklık eden özerk bir özgüven, ulusal mevzuatınızla önleyemeyeceğiniz, teknoloji imtiyazının fiili olarak yarattığı bir güçten söz ediyoruz. Hatta hiçbir ulusal ve uluslararası yasal dayanağa ihtiyaç duymadan ülkelere ve toplumlara hükmeden defacto bir kişilikle karşı karşıyayız.
Yarattığı teknolojiyle fiili olarak “ulus devletleri” birer “eyalete”, kendi tasarladığı “teknoloji kurallarını” da fiili birer “küresel kanuna” dönüştüren bir tekno-otokrat.
Bu fiili “gerçekliğin” ve “kudretinin” sınırlarının neresi olduğunu şu an tam olarak bilmiyoruz.
Tekno otokrasiden dijital diktatörlüğe evrilip evrilmeyeceğimizi ve bu distopik kabustan uyanıp uyanmayacağımızı ise tüm bunlar olup biterken insanlığın vereceği tepki ya da tepkisizlik belirleyecek.
Belki de bunun için de çok fazla vaktimiz kalmamış olabilir.
NOT: Bu yazı ilk olarak Gazete Duvar‘da yayınlanmıştır.